MODERNLİK BAĞLAMINDA İNSAN HAKLARI

I. GİRİŞ Modernlik esas olarak 17. yüzyıl “Bilimsel Devrimi” ile 18. yüzyıl “Aydınlanma” düşüncesinin etkileri altında Avrupa’da ortaya çıkan, dünyaya ve hayata eskisinden kökten farklı yeni bir bakışı ifade etmektedir. Bilim, yöntem ve doğa tasarımı anlamında modernliğin beşiği 17. yüzyıldır (Bumin 2003: 12). Bu yeni bakış veya zihniyet paradigması en başta şu kabulden yola çıkar:…

Read More

HUKUK VE ADALET

         “İşleri doğru yoldan yaparsak, muhtemelen doğru şeyi yaparız.”[1]  Lon Fuller  ”Usul esastan önce gelir.” Türk atasözü   1.GİRİŞ İnsanlar genellikle hukukun adaletle ilişkili olduğunu düşünürler. Nitekim, hukuk hakkında uzmanlık bilgisine sahip olmayan insanlar bile hukukla adalet arasında kopmaz bir ilişki olduğunu varsayarlar. Bu arada, sözgelişi Friedrich A. Hayek de “insanların bir hukuk düzenini…

Read More

MODERNLİK İNSANOĞLUNUN İYİ ARAYIŞININ SONU DEĞİLDİR

Modernlik daha önce de hiç eleştirilmemiş değildi ama özellikle son on yıllarda postmodern söylemin düşünce ve kısmen de bilim dünyasında etkili olmaya başlamasıyla birlikte bu eleştiriler hem arttı, hem de daha sistematik hale geldi. Aslına bakılırsa, yüzyıllardır insanoğlu için olağan varoluş tarzı durumunda olan bir paradigmanın hiç eleştirilmemesi zaten olacak şey değildi. Hiçbir somut problem…

Read More

AKP TECRÜBESİNDEN ÇIKARILACAK SİYASET DERSLERİ

  Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 17 yıllık iktidarının –bakış açınıza göre- ‘’hayal kırıklığı’’yla veya ‘’fiyasko’’yla sonuçlanmasından herkesin, bu arada kurulma aşamasındaki yeni partilerin de alacağı dersler var. Bu yazıda siyaset ve yönetime ilişkin bu derslerin başlıcaları üstünde kısaca durmak istiyorum. Kişilere değil kurum ve kurallara güvenmeliyiz. Modern demokratik devlet ancak insan hakları, hukukun üstünlüğü, kuvvetler…

Read More

İNSANLAR NİÇİN LİBERALİZME KOŞMUYOR?

Liberallerin çoğuna anlaşılabilir gelmeyen bir olgu var: ‘’Uygarlığımızın da temellerini oluşturan bireysel özgürlük ve özerklik; herkesin özgürlük ve dokunulmazlık temel haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayanan hür bir siyasî düzen; hoşgörü ve farklılığa saygı; barış ve adalet; ekonomik özgürlük ve refah; devletçiliğe karşı sivillik ve sivil toplum değer ve ideallerini savunan liberalizm  neden geniş kitlelere cazip…

Read More

İNSAN HAKLARI HAFTASINDA KÜLTÜREL HAKLAR

‘’İnsan hakları’’ derken hukukî olmaktan önce ahlâkî bir kategoriyi kast ediyoruz. İnsan hakları kişilerin şu veya bu toplum veya kültürün mensupları yahut bir  hukukî ilişkinin tarafları olarak değil de insanlar olarak sahip oldukları ve onlara ‘’hayata ilişkin kendi plan ve projelerini gerçekleştirmekte özgür oldukları bir ahlâkî mekânı garanti eden” üstün haklardır. İnsan haklarını korumak da,…

Read More

DEVLETTEN GEÇİNMEK

Devlet yönetiminin halkın rıza ve onayına dayanmasından, ‘’demokrasi’’den filan sitayişle bahsetmemize bakmayın, aslında devletlerin varlığı biz yönetilenlerin istek ve irademizden bağımsızdır. Devletler ne sözleşmeci teorisyenlerin varsaydıkları gibi birer ‘’sosyal sözleşme’’yle, hatta ne de herhangi bir şekilde yönetilenlerin rızasıyla kurulmuşlardır. Devletler yönetilenler için birer emri vâki veya oldu-bitti olarak vardırlar. Yani devlet ‘’bizim’’ değil, biz ‘’devletin’’izdir….

Read More

”ÖRGÜT”: LÂNETLİ KELİME

  ‘’Örgüt’’ epey bir süredir Türkçe’nin lânetli kelimeleri arasında yer almaktadır. Bu, esas olarak, devletin başardığı bir şeydir. Bu başarıdaki en büyük pay da 12 Eylül yönetimine aittir. Türkiye’de genel olarak ‘’örgüt’’ten söz etmek ve özellikle de bir kişiye ‘’örgüt üyesi’’ isnat veya hatta imasında bulunmak tehlikelidir. Çünkü, özellikle 12 Eylül rejiminden beri resmî söylemde…

Read More

”VEKÂLETEN DEMOKRASİ” İLE VEKÂLETEN OTOKRASİ ARASINDA TÜRKİYE

  Giriş Türkiye’nin yüzyıldan biraz fazla süre önce başlamış olan demokratikleşme çabaları bugüne kadar maalesef kurumsallaşmış ve pekişmiş bir demokratik rejimle sonuçlanmış değildir. Pekişmiş bir demokrasiye ulaşmak şöyle dursun, Türkiye’nin demokratikleşme girişimi sık sık sivil destekli askerî müdahalelerle kesintiye uğramış, öyle olmadığı zamanlarda da kurumsallaşmış bir vesayet rejiminin cenderesine mahkûm olmuştur. Eklemek gerekir ki, vesayet…

Read More

NEDEN BU KADAR ÇOK ”HAİN”İMİZ VAR?

    Yıllar önce ‘’İhanet Demeden Konuşamaz Mıyız?’’ başlıklı bir yazı yazmıştım. O yazıyı yazmaya beni sevk eden, Türkiye’de siyasetçilerin birbirlerine karşı çok sıkça ‘’ihanet’’ suçlaması yönelttikleri gerçeği idi. Gerçekten de, ‘ihanet’’ ve ‘‘hain’’ yaftası öteden beri Türkiye’nin hâkim siyasî dilinin vazgeçilmez malzemelerinden biri olmuştur. Açıktır ki, ‘’ihanet’’ ithamlarının havada uçuştuğu bir ortamda siyasî partilerin…

Read More