TEMEL İHTİYAÇ: ÖZGÜRLÜK

  Özgürlük, kişinin haricî bir iradenin keyfî müdahalesine maruz kalmaksızın kendi tercih ettiği şeyi yapabilmesidir. Özgürlük insanca bir hayatın, insan için iyi olan hemen hemen her şeyin temelidir.  Adaletin de, barışın da, refahın da temeli özgürlüktür. Özgürlüğün olmadığı yerde ne sorumluluk olur ne de erdemli insan.Bundan dolayı, insanca ve medenî bir hayat ancak özgürlük temel…

Read More

SİYASETİN DÜNYEVÎLEŞMESİ VE TÜRKİYE

  I Batı dünyasında siyasetin dünyevîleşmesi modernlikle başlayan bir sürecin sonunda gerçekleşmiştir. Laik iktidar modelini amaçlayan modern devlet kabaca 15. ve 16. yüzyıllarda ortaya çıkmıştır. Şüphesiz modernliğin başlarında siyasî iktidarın lâik karakteri henüz baskın değildi; iktidar dinî bağ ve bağlantılarından ne ilkesel olarak ne de kurumsal olarak tamamen kopabilmişti. Onun için, Avrupa tarihinin belli dönemlerinde…

Read More

LİBERALİZM HAKKINDA: SORULAR VE CEVAPLAR

  Kısaca liberal düşünceyi nasıl tanımlarsınız? ‘’Liberal düşünce’’ aslında büyük bir siyasî ve entelektüel geleneğin adıdır. Birçok farklı kaynaktan beslenen büyük bir nehire benzetebiliriz liberalizmi. Tam da bu, yani beslendiği kaynakların çeşitlilik ve çokluğudur ki liberalizmin kuşatıcı bir tanımını yapmayı zorlaştırmaktadır. Yine de özlü bir tanım vermek gerekirse, Lord Acton’ın ufuk açıcı deyişine [‘’Liberalizmin kutupyıldızı…

Read More

”CUMHURBAŞKANINA İTAAT”

Bu yazıda, Harran Üniverstesi rektörünün bugünlerde gündemde olan malum sözünü siyaset teorisi ve modern hukuk anlayışı açısından irdelemek istiyorum: ‘’Cumhurbaşkanımıza itaat farz-ı ayndır.’’ Ehlince malum olduğu üzere, siyaset ve hukuk felsefesinde yüzyıllardır tartışılmakta olan, görünüşe göre buradaki problematiğe benzeyen bir sorun vardır, ‘’siyasî itaat yükümlülüğü’’ sorunu. Düşünürler bu sorun bağlamında kısaca şu soruya cevap ararlar:…

Read More

ISAIAH BERLİN VE SİYASET TEORİSİNİN DURUMU

Son birkaç gündür büyük fikirler tarihçisi Isaiah Berlin’in (1909-1997) eskiden okuduğum bazı eserlerine tekrar göz atıyorum. Bugün de yazarın, Henry Hardy’nin derlediği tarihli CONCEPTS AND CATEGORIES (1978) adlı kitabında yer alan ‘’Does Political Theory Still Exist?’’ başlıklı denemesini tekrar okurken hatırladım: Ben bu denemeyi ilk olarak Laslett ve Runciman’ın PHILOSOPHY POLITICS AND SOCIETY derlemesinin 2….

Read More

HUKUK VE YARGIYA DAİR

Bugün Türkiye’nin en büyük problemi hukuktur. Bu problem gerçekten büyüktür, ama bir o kadar da âcildir. Âcilliği şundan: Türkiye son birkaç yıldır demokrasinin evrensel standartlarından zaten bir hayli sapmıştır ve bunun yakın vadede düzeleceği de yok gibi. Bu durumun yarattığı zarar-ziyanı telâfi etmek için, bari hukuk ve yargı –bırakalım evrensel standartlara uymayı- hiç değilse Türkiye’nin…

Read More

GELECEK UMUDU KAYBOLUYOR

Türkiye’nin kabaca 2011 yılından itibaren içine girdiği çok yönlü gerileme süreci devam ediyor. ‘’Çok-yönlü’’, yani sadece dar anlamda siyasette değil, hukukta, insan haklarında, toplumsal barışta, ekonomide, dünyadaki yerimize ilişkin tutumumuzda ve algımızda da gözlenen bir durum bu. Bu kötü gidişin yakın vadede duracağına ve -daha iyisi- tersine döneceğine dair de maalesef ufukta bir umut ışığı…

Read More

NE DURUMDAYIZ?

Türkiye’de 15 aydır ‘olağanüstü hal’ adı altında yürütülmekte olan otoriter tek-adam rejiminin yakında sona ereceğine dair maalesef hiçbir işaret yok. Tam aksine, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere kimi büyük belediyelerin başkanlarının ‘Reis’ tarafından görevden ayrılmaya zorlanmalarının da gösterdiği gibi, rejimin tek-adamcı karakteri zayıflamak şöyle dursun, gitgide koyulaşıyor. Bugün itibariyle, akla gelebilecek bütün kamusal, hatta…

Read More

ULUS-DEVLET CENDERESİNDEN ÇIKIŞ YOLU

Yirminci yüzyılın sonlarına doğru postmodernizmin yükselişine paralel olarak modernlik de tartışılmaya, özellikle de onun “olumsuz” yanları öne çıkarılmaya başladı. Tipik olarak “Aydınlanma”yla tanımlanan modernlik önceleri pek sorgulanmazdı, hatta onu insanlığın “ilerleme”sinin nihaî aşaması olarak görme yönünde yaygın ve güçlü bir eğilim vardı. Modernliğin uzun uzadıya tartışmasına girmeden, burada konumuzla bağlantılı olarak şunu söylemekle yetinmek isterim:…

Read More

AKILCILIK, ÇOĞULCULUK VE HOŞGÖRÜ

Yıllar önce, sanırım 1984 veya 1985 olmalı, ‘Aklın Yolu Bir Değildir’ diye bir yazı yazmıştım. Monist (tekçi) toplumsal-siyasal tasavvuru eleştirdiğim o yazı aslında benim için çoğulculuğa bir girişti. Birkaç yıl sonra Isaiah Berlin okumaya başladığımda, onda benim sezgisel olarak ulaştığım bu görüşün doğrulamasını bulduğum için sevinmiştim. Isaiah Berlin fikirler tarihiyle ilgili eserlerinde, ısrarla, ‘doğru’nun -dolayısıyla…

Read More