Özgürlük, kişinin haricî bir iradenin keyfî müdahalesine maruz kalmaksızın kendi tercih ettiği şeyi yapabilmesidir. Özgürlük insanca bir hayatın, insan için iyi olan hemen hemen her şeyin temelidir.  Adaletin de, barışın da, refahın da temeli özgürlüktür. Özgürlüğün olmadığı yerde ne sorumluluk olur ne de erdemli insan.Bundan dolayı, insanca ve medenî bir hayat ancak özgürlük temel değerini kurumlaştıran bir toplumda gerçekleşebilir

Peki özgür bir toplum nasıl bir şeydir?…

İlk olarak, özgür toplum önceden tasarlanmış hazır bir şemaya göre kurgulanmış bir toplum demek değildir. Ne kadar akıllı ve iyi niyetli bir iradeden sadır olmuş olursa olsun, bireylere rasyonel bir tasarımın öngördüğü roller biçilmesi ve amaçlar belirlenmesi yoluyla özgür toplum kurulamaz. Aslına bakılırsa, özgür toplum kurulan değil, oluşan bir şeydir. Dolayısıyla, eğer varsa özgür toplumun reçetesi akılcı planlar-projeler değil, kişilerin önündeki keyfî engellerin kaldırılmasıdır. Aynı nedenle, özgür toplum birdenbire oluşmaz; yani, özgür toplum bir irade eyleminin doğrudan bir sonucu değil, bir kendiliğinden gelişim sürecinin eseridir.Özgür toplum çok sayıda öznenin kurallar temelinde birbiriyle özgür bir şekilde etkileşim ve iletişiminden doğar.

İkinci olarak, Ferdinand Tönnies’in meşhur kavramlaştırmasından yararlanarak söylemek gerekirse, özgür toplum ‘’cemaat’’ (gemeinschaft, community) değil, bir ‘’cemiyet’’tir (gessellchaft, society/association). Cemaatten farklı olarak cemiyet bireyselliğe ve gönüllülüğe dayanır. Cemiyet hiyerarşik bir yapı olmayıp, bir yatay ilişkiler ağıdır ve çoğulcudur. Cemiyette‘’özel’’ ile ‘’kamusal’’ birbirinden ayrılmıştır.Cemiyeti ayakta tutan,herkesin tek bir değerler hiyerarşisine adanması(ve bir şefe bağlanması) değil, ortak çıkarlar ve ortak kurallardır.

Üçüncü olarak, özgür toplum sınırları olmayan, giriş-çıkışın serbest olduğu açık bir toplumdur. Özgür toplum dolaşım, yer değiştirme ve yerleşme özgürlüğüne dayanır. Özgür toplum aynı zamanda başka toplumlarla daimî bir etkileşim halinde olan, açık bir düzen teşkil eder.Özgür toplum, “Herkesin, başka bir yerin daha iyi olması halinde bulunduğu yerde kalmak için hiçbir yükümlülüğünü olmadığı, azamî derecede açık bir toplumda yaşamaya hakkı vardır’’ (David Schmidtz) şeklindeki adalet ilkesinin geçerli olduğu toplumdur.

Dördüncü olarak, özgür toplum çoğulcu bir toplumdur. Özgür toplum çoğulcudur, çünkü kişilere ve gruplara hakikat dayatma iddiası gütmez, herkesin kendi iyi anlayışına saygıyı kurumlaştırır. Bunun bir sonucu olarak, özgür toplum kültürel bakımdan da çoğulcudur; böyle bir toplumda dil, din, hayat tarzı ve kültür bakımından genel toplumdan farklı olmak bir dışlanma veya ayrımcılık nedeni değildir. Çoğulcu olduğu için özgür toplum kültürel değil, siyasî bir birliktir. Ancak özgür toplumun birliği cemaat benzeri sıkı bir birlik değil; son derece gevşek, adem-i merkeziyetçi bir birliktir. Özgür toplum bir takımadaları birliğidir.

Beşinci olarak, özgür toplum bir piyasa toplumudur. Topumla piyasalar aynı temel sürecin, kendiliğinden gelişmenin ürünüdür. Piyasa ekonomisi özgürlük ilkesinin iktisadî alandaki doğal uzantısı ve yansımasıdır. Piyasa ekonomisi sadece refah üretmede rakipsiz değildir, o aynı zamanda sivil toplumun varlık temelidir. Devletin insanların velinimeti olduğu yerde özgürlüğün olmayacağı açıktır, ama aynısı demokrasi için de söz konudur. Piyasa ekonomisi ekonomik iktidarın devlet elinde tekelleşmesini önlemek ve toplumun devletten nispî özerkliğini sağlamak suretiyle de demokrasinin konsolidasyonuna katkı yapar.

Bu anlayışa uygun olarak, özgürlüğün siyaseti toplumda cebir kullanımını mümkün olan en alt düzeye indirmeyi amaçlar. Özgür toplumun siyasî kurumlarının hedefi de herkesin özgürlük ve güvenliğini sağlamak, herkesin haklarını ve hak ettiklerini tanımak ve korumak ve nihayet farklı varoluşların barış içinde bir arada yaşamalarını garanti etmektir. Böylece, kurumsal olarak özgür toplum, ekonomik özgürlükler dahil olmak üzere insan hakları, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı ile denge ve denetim mekanizmalarına dayanır. Bu fikrî-kurumsal zemin, ayrıca,‘’demokrasi’’ denmeyi hak eden bir rejimin de yegâne temelini oluşturur.

(Diyalog Gazetesi, 3 Mart 2019)

Bu Makaleyi Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir