YENİ GÜNDEM MADDEMİZ: MEDENÎLİK

Bir süredir içinde bulunduğumuz olağanüstü şartlar sona erdiğinde yine ülkenin kalıcı gündemiyle başbaşa kalacağız. Daha önce bu gündemin ana başlıklarını ”özgürlük, adalet, barış ve refah” olarak özetlemiştim. Öyle anlaşılıyor ki, şartlar değişip te yeniden normale döndüğümüzde bunlara bir başlık daha eklememiz gerekecek: medenîlik. Önce eski gündem maddelerini hatırlayalım. Aşağı yukarı iki asırlık siyasî modernleşme çabasına…

Read More

KRİZ ZAMANLARINDA TEHLİKELİ EĞİLİMLER

Malum, bugünlerde koronavirüs salgını bütün dünyayı, bu arada ülkemizi de eşine az rastlanır bir krizle karşı karşıya bırakmış bulunuyor. İnsanlık neredeyse bir bekâ sorunu yaşıyor. Tabiî, hemen aklımıza özgürlük-güvenlik gerilimi geliyor. Kriz hemen hemen her yerde toplumları özgürlük-güvenlik geriliminin yarattığına benzer şartlara sürüklemiş durumda. Güvenlik tehdidinin insanları özgürlüklerinden fedakârlıkta bulunmaya sevk etmesi gibi, bugün içinde…

Read More

ADAM SMITH’E SAYGI

Geçen 9 Mart günü Adam Smith’in ünlü ‘’Ulusların Zenginliği’’ (1776) adlı eserinin yayımının 244. yıldönümü idi. Adam Smith (1723-1790) modern iktisat biliminin kurucusu sayılan bir ‘’İskoç Aydınlanması’’ düşünürüdür. Ancak Smith sadece modern politik iktisadın öncüsü değil, aynı zamanda önde gelen bir ahlâk filozofu idi. Kendisi bu alanda da Ahlâkî Duygular Teorisi (1759) adlı eseriyle maruftur….

Read More

HAYEK ”KÖLELİK YOLU”NDA NE SÖYLEMİŞTİ?

GİRİŞ Geçen yıl 20. yüzyılın önde gelen iktisatçı ve sosyal teorisyenlerinden Friedrich A. Hayek’in ünlü The Road to Serfdom[1] (1944, Kölelik Yolu) adlı kitabının ilk yayımının 75. yılı idi. Bu vesileyle, başta ABD ve İngiltere’de olmak üzere düşünürün görüşlerini takdir eden çevrelerde kendisi eseri hakkında kimi anma ve saygı yazıları yayımlandı. Bana da bu yazıyı…

Read More

YENİDEN TOPLUM OLMAYA İHTİYACIMIZ VAR

Türkiye’nin son yıllarda uğradığı değişimin birçok sorunlu yanı olduğu muhakkak. Ancak, hepimiz neredeyse tamamiyle siyasete odaklandığımız için, genellikle sadece bu alanda ortaya çıkan sorunları görüyoruz: Tek kişinin keyfî yönetimi, yasama organının işlevsizliği, adalet dağıtmaktan çok siyasî iradeyle uyuma öncelik veren mahkemeler, bürokraside ehliyet ve liyakatin yerini sadakate bırakması, kin ve nefret saçan bir siyasî üslubun…

Read More

28 ŞUBAT SÜRECİ’NDEN REİSÇİ OTOKRASİYE

Silâhlı kuvvetlerin MGK bildirisi görüntüsü altında Refah-Yol hükümetine muhtıra verdiği 28 Şubat 1997 tarihinden buyana 23 yıl geçmiş.  Yakın yıllara kadar her 28 Şubat’ta bu olayı Türkiye’nin demokratik gelişimine vurulan bir darbe olarak hatırlıyor ve söz veya yazılarımızla kınıyorduk. İlginçtir, son birkaç yıldır iktidarın partizanları dışında pek kimse bu olayı hatırlamak ve hatırlatmak gereği duymuyor….

Read More

SİYASET, ADALET VE YARGI

Yargı liberal-demokratik rejimlerin kilit kurumudur. Bu tür rejimlerde yargının başlıca iki işlevi vardır. İlk olarak, yargı, rejimin güç ve yetki konfigürasyonunda ‘’fren ve denge’’ mekanizması olarak yer almak suretiyle siyasî bir işlev görür. Daha açık bir deyişle, yargı yasama ve yürütmenin kendi yetkilerini aşmalarını önler, onları hukuk içinde kalmaya zorlar. Yargının fren ve denge mekanizması…

Read More

İKTİDAR KOALİSYONU ÇATIRDIYOR MU?

Ekim 2017 tarihli bir yazımda, Erdoğan’ın iktidarının dayandığı koalisyonun çatırdaması yoluyla güç dengesinin Reis’in aleyhine dönmesi ihtimaline işaret ederek şöyle yazmıştım: ”Bana öyle geliyor ki, bu koalisyonun en önemli kanadı, sivil kesimde de uzantıları olan silâhlı kuvvetler içindeki bir yapılanmadır. Bunun ideolojik (Avrasyacı, Türkçü, hikmet-i hükûmetçi) unsurları da var, muhtemelen oportünist unsurları da. Özellikle ‘Ergenekoncu’…

Read More

TÜRKİYE İFLÂSIN EŞİĞİNDE

Bugün itibariyle Türkiye’de devlet tıkanmış ve hatta iflasın eşiğine gelmiş bulunuyor. Hem   içte   hem de dışta… Kelimenin çağrıştırabileceği gibi sadece malî bir iflâsı kast etmiyorum. Siyasî, idarî, iktisadî kavramlarının ima ettiği her anlamda bir iflâstan söz ediyorum. Bu arada, sadece sistemin çalışmamasını, iş-göremez hale gelmesini değil, aynı zamanda hak ve adaletten uzaklaşmasını ve genel olarak…

Read More

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE GERÇEKTEN İNANIYOR MUYUZ?

  İfade özgürlüğü konusunda Türkiye’de tam bir ikiyüzlülük yaşanıyor. Neredeyse herkes ifade özgürlüğünün vazgeçilmez değerde olduğunu ve genel bir temel hak teşkil ettiğini söylüyor veya en azından buna inandığı görüntüsü veriyor. Oysa somut olaylar ve olgular karşısında aldıkları tutumlara baktığınızda, sözde ifade özgürlüğü taraftarlarının büyükçe bir kısmının gerçekte buna inanmadıklarını görüyorsunuz. Aynı veya benzer nitelikteki…

Read More