Bu paylaşımımda, ‘’İyi Toplum: Hayek ve Rawls’’ başlıklı son akademik makalemin sosyalbilimler.org sitesinde ‘’Hukuk’’ başlığı altında yayımlandığını fark edince, bu vesileyle kendi meslekî kariyerime, daha doğrusu kariyerimin dışarıdan algılanışına ilişkin ilginç –belki de tuhaf- bir durum hakkında birkaç söz etmek istiyorum.

Adından da belli olduğu gibi, aslında siyaset felsefesinin göbeğinde yer alan bir problematikle ilgili olmasına rağmen söz konusu makalenin ‘’Hukuk’’ başlığı altında gruplandırılmış olmasının bir dikkatsizlik eseri olduğunu düşünüyorsam da (çünkü, daha önceki paylaşımlarım her birinin kendi niteliğine uygun olarak ‘’hukuk’’, ‘’siyaset bilimi’’ veya ‘’hukuk, siyaset bilimi’’ şeklinde gruplandırılmıştır), bu hatanın benim Hukuk Fakültesi çıkışlı ve Hukuk Doktoralı olduğumun bilinmesiyle de bir ilgisi olsa gerektir.

Gerçekten de benim kariyerimin algılanışıyla ilgili şöyle yanlış bir eğilim var: ‘’Mustafa Erdoğan hukukçu olduğuna göre, yazdıkları da herhalde hukukla ilgili ve sınırlıdır.’’ Oysa, benim akademik yayınlarımın çoğu ya doğrudan doğruya siyaset teorisi alanına giren, ya da hukukî ve siyasî perspektifi bağdaştıran nitelikteki çalışmalardır. Hatta o kadar ki, biliyorum, benden doğrudan doğruya ‘’siyaset bilimci’’ olarak söz edenler var. Onlar da ya benim meslekten ‘’hukukçu’’ olduğumu bilmiyor, ya da siyaset bilimci yanımın hukukçuluğumun önüne geçtiğini düşünüyor olmalılar.

Aslına bakılırsa, ‘’hukukçu’’ olmak siyaset incelemelerinin –siyaset bilimi, siyaset teorisi ve siyaset felsefesi gibi- çeşitli alanlarında eser vermeye engel olmadığı gibi, anayasa hukuku ve ‘’genel kamu hukuku’’ disiplinlerinde çalışan akademisyenlerin aynı zamanda siyaset bilimci de olmaları kaçınılmaz gibidir. Meselâ, anayasa hukuku disiplininin inceleme konularının çoğu (anayasacılık, kurucu iktidar, siyasî rejimler vd.) gibi, genel kamu hukukunun ana konusunu oluşturan ‘’devlet teorisi’’ de ‘’hukuk’’tan çok siyasetle ilgilidir.

Bu bakımdan, Türkiye’de siyasî bilimlere katkı yapanların önemli bir kısmının hukuk alanından gelmiş olması şaşırtıcı olmasa gerektir. Merhum anayasa hukukçusu Tarık Zafer Tunaya’nın aynı zamanda Türkiye’de siyasî bilimlerin kurucusu sayıldığını, anayasa hukukçusu Ergun Özbudun’un önde gelen siyaset bilimcilerimiz arasında yer aldığını, siyaset bilimcisi Levent Köker’in Hukuk lisanslı olduğunu ve nihayet Türkçede muhtemelen en iyi siyaset bilimine giriş kitabının (Politika Bilimine Giriş] adı altında) rahmetli Münci Kapani hocamız tarafından yazılmış olduğunu hatırlayınız.

Vaktiyle F. A. Hayek sadece iktisat bilmekle iyi bir iktisatçı olunamayacağını söylemişti. Ben de diyorum ki, genel bir sosyal bilim formasyonuna sahip olmadan iyi bir hukukçu, aynı zamanda siyaset bilimci de olmadan iyi bir kamu hukukçusu olunamaz.

Bu Makaleyi Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir