İNSAN HAKLARI HAFTASINDA KÜLTÜREL HAKLAR

‘’İnsan hakları’’ derken hukukî olmaktan önce ahlâkî bir kategoriyi kast ediyoruz. İnsan hakları kişilerin şu veya bu toplum veya kültürün mensupları yahut bir  hukukî ilişkinin tarafları olarak değil de insanlar olarak sahip oldukları ve onlara ‘’hayata ilişkin kendi plan ve projelerini gerçekleştirmekte özgür oldukları bir ahlâkî mekânı garanti eden” üstün haklardır. İnsan haklarını korumak da,…

Read More

DEVLETTEN GEÇİNMEK

Devlet yönetiminin halkın rıza ve onayına dayanmasından, ‘’demokrasi’’den filan sitayişle bahsetmemize bakmayın, aslında devletlerin varlığı biz yönetilenlerin istek ve irademizden bağımsızdır. Devletler ne sözleşmeci teorisyenlerin varsaydıkları gibi birer ‘’sosyal sözleşme’’yle, hatta ne de herhangi bir şekilde yönetilenlerin rızasıyla kurulmuşlardır. Devletler yönetilenler için birer emri vâki veya oldu-bitti olarak vardırlar. Yani devlet ‘’bizim’’ değil, biz ‘’devletin’’izdir….

Read More

”ÖRGÜT”: LÂNETLİ KELİME

  ‘’Örgüt’’ epey bir süredir Türkçe’nin lânetli kelimeleri arasında yer almaktadır. Bu, esas olarak, devletin başardığı bir şeydir. Bu başarıdaki en büyük pay da 12 Eylül yönetimine aittir. Türkiye’de genel olarak ‘’örgüt’’ten söz etmek ve özellikle de bir kişiye ‘’örgüt üyesi’’ isnat veya hatta imasında bulunmak tehlikelidir. Çünkü, özellikle 12 Eylül rejiminden beri resmî söylemde…

Read More

NEDEN BU KADAR ÇOK ”HAİN”İMİZ VAR?

    Yıllar önce ‘’İhanet Demeden Konuşamaz Mıyız?’’ başlıklı bir yazı yazmıştım. O yazıyı yazmaya beni sevk eden, Türkiye’de siyasetçilerin birbirlerine karşı çok sıkça ‘’ihanet’’ suçlaması yönelttikleri gerçeği idi. Gerçekten de, ‘ihanet’’ ve ‘‘hain’’ yaftası öteden beri Türkiye’nin hâkim siyasî dilinin vazgeçilmez malzemelerinden biri olmuştur. Açıktır ki, ‘’ihanet’’ ithamlarının havada uçuştuğu bir ortamda siyasî partilerin…

Read More

ALTAN’LAR, ILICAK VE ERGENEKON

Ahmet Altan ile Nazlı Ilıcak’ın üç yıldan fazla bir süredir zorla içinde tutuldukları esir kampından nihayet tahliye edilmelerinin ve bu arada Mehmet Altan’ın da beraat etmesinin son zamanların en sevindirici gelişmelerinden biri olduğuna kuşku yok. Keşke üçü birden beraat etseydi. Etmeleri de gerekirdi, çünkü evrensel insan hakları ve ceza hukuku açısından ortada suç diye bir…

Read More

ÇIKIŞ YOK (MU?)

Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durum hiç iyi değil. Bu ‘’iyi olmama’’ hali ülkenin genel gidişatının kötü olmasıyla sınırlı da değil. En az bunun kadar, hatta belki de bundan önemli olan, insanların bu durumu artık kanıksamış olmaları… Bu ise içine saplandığımız bataktan bir ‘’çıkış’’ ümidi yeşertmemizi zorlaştırıyor! Evet, bugün bir yandan rejim özgürlük ve demokrasiyle neredeyse…

Read More

DİN DAYATMA İLKELLİĞİNDEN VAZGEÇMEK

  Üç ay kadar önceki bir facebook paylaşımımda şöyle yazmıştım: ‘’İster dindar isterse lâik olsunlar, ‘kesin inançlılar’ (true believers) kendi inancının ’kesin olarak doğru’, hatta ’yegâne doğru’ olduğuna inananlar değil, aynı zamanda kendi doğrusunun başkaları için de zorunlu doğru olduğuna inananlardır.’’ Bu zihniyete, daha bildik bir terimle, bağnazlık da diyebilirsiniz. Bugün tam da böyle bir…

Read More

DEMOKRASİ, ÖZERKLİK VE KÜRT TALEPLERİ

  Giriş “Özerklik”in son zamanlarda gitgide demokratik siyasal gündemin gözde kavramlarından biri haline gelmesi esas olarak ulus-devlet modelinin epey bir süredir yaşadığı “kriz”le ilgilidir. Bu modelin dayandığı “türdeş toplum” (cemaat olarak millet) varsayımının “insanlık durumu”nun gereklerine uymadığı her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Bu varsayım toplumsal varoluşun kendiliğinden çeşitliliğinin gereklerine de açıkça ters düşmektedir. Gerçekten…

Read More

TÜRKİYE BARIŞÇILIĞI BAŞARABİLİR Mİ?

  ‘’Barışın yolu diye bir şey yoktur, barış yolun kendisidir.’’ ‘’Toplum’’ dediğimiz ortak varoluş tarzı herkesi yararlandıran bir işbirliği girişimidir. Toplum olmaktan elde edilecek olan ortak yararın veya kazancın garantisi ise barıştır. Başka bir anlatımla, barış toplumun insanca var oluşunun şartlarından biridir; toplum barış içinde bir işbirliği düzenidir. Barışın olmadığı yerde ne insanların özgürlüğü güven…

Read More

BİR VESAYET KURUMU OLARAK DEVLET

  Sorsanız, hemen hemen herkes vesayete karşıdır; herkes vesayetin aklı başında, yetişkin insanlara göre olmadığını düşünür. Böyle olması da doğaldır, çünkü vesayet insanlara çocukmuşlar gibi veya yapıp ettiklerinin idrakinde değilmişler gibi muamele etmeyi öngörür. Vesayetçi yapı ve kurumların aklî melekeleri yerinde olan onurlu insanları rahatsız etmesi bundan dolayıdır. Paternalizm de vesayetle aynı mantığa dayanır. Kant’ın…

Read More