DEMOKRASİLERİN ÖLÜMÜ NASIL OLUR?

‘’Demokrasiler nasıl ölür?’’ denilince, tabiatıyla biz Türklerin aklına hemen askerî darbeler geliyor. Çünkü, yaşadığımız tecrübeler bize demokrasinin ancak sürecin dışından gelen şiddete dayalı müdahalelerle yıkılacağını öğretmiştir. Oysa, demokratik rejimlerin idam fermanı bazen ‘’demokratik’’ aktörlerin kendileri tarafından yazılır. Nitekim, bu konunun uzmanlarından Steven Levitsky Daniel Ziblatt’la birlikte yazdığı ‘’Demokrasiler Nasıl Ölür?’’ (How Democracies Die?’’, 2018) başlıklı…

Read More

İSLAMCI SİYASET, VİCDAN VE UTANMA DUYGUSU

Sekiz-dokuz yıl kadar önce AKP iktidarının yaygın bir baskı politikası uygulamaya başlaması pek çok insanı şu türden -şaşkınlıkla karışık- sorular sormaya yöneltti: ‘’İslâmî kimlikleri öne çıkan insanların iktidarı adaletten nasıl bu kadar uzaklaşabilir?’’  ‘’Adaletin mülkün temeli olduğu vecizesini şiar edinmek en çok da dindarlara yakışmaz mı?’’ ‘’AKP’liler her gün tanık olduğumuz bunca vicdansızlığı kendi dinî…

Read More

KÜRT SORUNUNU BASKIYLA ÇÖZEMEZSİNİZ

Geçen hafta Türkiye siyasetinde birbiriyle ilişkili iki dikkate değer gelişme yaşandı: Kocaeli milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi ve Halkların Demokrasi Partisi’ne karşı kapatma davası açılması. Gergerlioğlu’nun HDP milletvekili olması iki olay arasındaki bir bağlantı noktası olmakla beraber, besbelli ki, Gergerlioğlu’nun iktidar partilerinin husumetini çekmesinin asıl nedeni başkadır. Gergerlioğlu iktidarın hedefindedir, çünkü özellikle milletvekili seçildikten…

Read More

HAYEK, MISES, AND THE METHODOLOGY OF THE SOCIAL SCIENCES

By Adam Martin The Fortunes of Liberalism1 collects a wide-ranging number of Friedrich. A. Hayek’s articles, reviews, addresses, and even obituaries—35 in total—spanning all seven decades of his scholarly career from the 1920s to the 1980s. To call this collection eclectic is an understatement, but the unifying theme is Hayek’s perspective on thinkers who have some connection to…

Read More

DIŞ POLİTİKADA AÇILIM VE KIBRIS SORUNU

Türkiye gerçekten çok tuhaf bir devlet, hâlihazırdaki yöneticileri de öyle. Son haftaların haber manşetlerine bakınız: Dış politikada ‘’yeni bir dönem’’e geçilmek istendiğine ilişkin resmî açıklamalar okuyoruz. Bir süredir zaten Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerin normalleştirmek istediğinden söz ediliyordu. Şimdi de, hükümet komşu ülkelerle –yeniden- iyi ilişkiler kurmak arayışına girmiş durumda. Hatırlanacağı gibi, daha önce iç…

Read More

TOTALİTER DEMOKRASİ VE PLEBİSİTÇİ DİKTATÖRLÜK

Bir aydan biraz fazla bir süre önce Hayek’ten paylaştığım bir pasajdan hareketle genç bir facebook arkadaşım ‘’totaliter demokrasi’’ ve ‘’plebisiter diktatörlük’’ terimlerinin farkını sormuş, ama başka meşguliyetlerim yüzünden maalesef bugüne kadar kendisine cevap verememiştim. Birkaç gündür kendisine bir cevap yazayım derken, aklıma cevabımı herkese hitap eden bir paylaşım olarak yapmak geldi. Umarım bu, kavramların aydınlatılmasına…

Read More

MİLLİYETÇİLİK SUÇLARI: SOYKIRIM VE ETNİK TEMİZLİK

Çin Halk Cumhuriyeti’nin kendi yurttaşları olan Uygurlara yönelik gitgide artan sistematik insan hakları ihlâlleri hakkındaki haberlerin son haftalarda dünyaya yayılması uluslararası toplumda ve kısmen Türkiye’de tepkilere yol açtı. Türkiye’nin tepkisine ‘’kısmen’’ kaydını koymamın nedeni malum: Tepki resmî Türkiye’den (devletten) değil de sadece siyasî muhalefetten ve sivil kesimden geliyor. Uygurlara yönelik baskıların derinlik ve yoğunluğu Türkiye’de…

Read More

ANAYASA NEDİR, NE İŞE YARAR?

Geçen yazıda anayasa yapımında izlenecek ‘’doğru yol’’ üstünde durmuştum. Bu sefer de doğru yolla yapılacak anayasanın kendisinin ‘’doğru’’ olması meselesini gözden geçirmek istiyorum: Doğru veya sahici anayasa nedir? Yani, anayasacılığın klasik sorusuna cevap arıyoruz: ‘’Anayasa nedir ve neye yarar?’’… Anayasa dendiğinde sokaktaki insanın anladığı şudur: ‘’Anayasa’’ bir devletin temel yapısını gösteren ve tercihen yazılı kurallardan…

Read More

28 ŞUBAT SÜRECİ”NDEN ”20 TEMMUZ SÜRECİ”NE

Hatırlanacağı gibi, zamanın genelkurmay başkanı 28 Şubat’ın bin yıl süreceğini söylemişti de çoğumuz onun saçmaladığını düşünmüştük. Aslında hiç de saçmalamıyordu, çünkü onun kast ettiği literal anlamda ‘’bin yıl’’ değil, fakat ‘’rejim’’in kalıcılığı veya değişmezliği idi. Söz konusu olan, seçimlerden kimin ‘’galip’’ kimin ‘’mağlup’’ çıktığı veya hangi partinin gelip hangisinin gittiği değil, ‘’devletin bekâsı’’ öncelikli temel…

Read More