Devlet sektöründe yolsuzluk iddialarının hiç bitmemesine şaşmamak gerek. Bu kesimde yolsuzluğun olağan hale gelmiş olmasının genel nedenleri kadar Türkiye’ye özgü nedenleri de var. Bunlara temas etmeden önce şunu belirtmek gerekir ki, devlet sektöründeki yolsuzlukları bireysel ahlâkî zaaflarla açıklamak yanıltıcıdır. Bunun etkisi inkâr edilemez, ama asıl neden devletin kendisindedir.

Her şeyden önce, devletin kendisi potansiyel bir yolsuzluk kaynağıdır. Daha da ileri giderek denebilir ki, özünde müsaderecilik yatan bir cebir örgütü olarak devletin bizatihi varlığı bir yolsuzluk işaretidir. Bu temel noktayı bir yana bıraksak bile, yolsuzluğun asıl kaynağının devletin sözde kamu adına devasa kaynaklara tasarruf etmesi olduğu şüphe götürmez. Onun için devlet ne kadar çok kaynak ve değere hükmederse, başka faktörler sabit kalmak kaydıyla, yolsuzluk da o kadar kapsamlı ve yoğun olacaktır.

Bunu, kamu görevlilerinin “dürüst”, “iyi niyetli” veya “hayırhah” olmaları da önleyemez. Esasen, kamu görevlilerinin her durumda “kamu yararı”nı gözeteceklerinin hiçbir garantisi yoktur. Tecrübeler, memurların devlet otoritesini çok kere kendi çıkarlarını artıracak veya en azından kendilerini kayıracak şekilde kullandıklarını göstermiştir. Burada “çıkar” kelimesini geniş anlamda kullanıyorum. Yani mesele memurların her zaman maddî menfaat sağlamaları değildir; onlar çoğu zaman kendileri lehine kolaylıklar, avantajlar, hatta ayrıcalıklar yaratmakla da yetinebilirler. Esef etmemiz gereken, insanların genellikle bu gibi durumları yolsuzluk olarak görmemeleridir.

İronik olan odur ki, kamu görevlilerinin her zaman kamu yararını gözeteceğine güvenenler, aynı zamanda, özel kişilerin bencil olduklarına ve sadece kendi çıkarlarını düşünerek hareket ettiklerine de inanırlar. Bu demektir ki, onlara göre, özel alanda “güvenilmez” olan bireyler devlet sektörüne geçince her nasılsa birdenbire “hayırhah” oluvermekte ve “kamusal ruh”la donanmış azizlere dönüşmektedirler.

Özel olarak Türkiye’de ise carî sistemin yapısı, özellikle politika yapanlar için yolsuzluğu kolaylaştırmakta, hatta teşvik etmektedir. Bir kere, Türkiye’de devletin kontrolü altında bulunan kaynakların hacmi, Batılı demokratik ülkelerle karşılaştırılamayacak ölçüde büyüktür. Yani, devlet özünde büyük bir rant kaynağı durumundadır. Bu da Türkiye’de siyasetin devlet rantını kontrol etme kavgasına dönmesini kolaylaştırmaktadır.

Dahası, bu sistemin sahici anlamda “siyaset” imkânını son derece daraltmış olması da yolsuzluğu adeta ülkenin kaderi haline getirmektedir. Yani, siyasete hikmet-i hükümetçi ve ideolojik nedenlerle getirilmiş olan ‘’yasak alanlar’’ Türkiye’de bir hayli geniştir. Nitekim, herhangi bir demokraside siyaset alanı içinde yer alan birçok konu Türkiye’de demokratik müzakerenin dışında tutulmuştur. Bu da siyasetçilere, esas olarak, rant kaynaklarını kontrol etme ve onları dağıtma işini bırakmaktadır. İdeolojik duyarlılıklarına dokunmadığınız sürece, sistemin mantığı bunun tolere edilmesini gerektirmektedir.

İşte bu şartlarda, iktidardakiler temel siyaset sorunlarına karışmaz veya karışamazken, meselâ devlet ihalelerini kendi yandaşlarına veya kendilerini destekleyen gruplara dağıtmakta veya onların dürüst olmayan girişimlerine göz yummakta “serbesttirler”. Bu ülkede değişen her hükümetle birlikte yeni zenginlerin türemesi bu yüzdendir. (Diyalog, 20 Temmuz 2025)

Bu Makaleyi Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir