MERKEZE OTURMANIN RİSKLERİ*

Son genel seçimde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin seçmen tabanını DP (DYP) ve Anavatan’ı silip süpürecek kadar genişletmesi, onun ‘’merkez partisi’’ haline gelip gelmediğine ilişkin tartışmayı yeniden canlandırdı. Hatırlanacağı üzere, 2002 seçimlerinden sonra da aynı konu gündeme gelmiş ve kimilerince AK Parti’nin merkeze ‘’oturma’’ yolunda olduğu ileri sürülmüş, parti yönetimi de bu izlenimi kuvvetlendirmek üzere Menderes’in…

Read More

AKP VE SİVİLLİK VEYA ”MERKEZE OTURMANIN RİSKİ”

Hatırlanacağı gibi, Temmuz 2007’de yapılan genel seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisi oy oranını belirgin bir şekilde artırarak 2002’deki %34’ten %47’ye çıkarmış ve merkez sağdaki DP (DYP) ile Anavatan Partisi’ni adeta silip süpürmüştü. Bu sonuç pek çok kişinin AKP’nin artık siyasetin ‘’merkez’’ine oturma yoluna girdiğini düşünmesine yol açmıştı. Ben de bunun üzerine ‘’Merkeze Oturmanın Riskleri’’ başlıklı…

Read More

AKP İKTİDARDA, TÜRKİYE HALÂ ASKIDA

Genel seçimlerden iki ay geçtikten sonra bile Türkiye uğursuz bir belirsizlik içinde sürüklenmeye devam ediyor. Oysa, 14 ve 28 Mayıs’ta yapılan seçimler sonucunda AKP-MHP ittifakı kıl payı farkla da olsa yürütme ve yasamada yeniden üstünlüğü ele geçirdi. Ama tekrar kayda geçirmekte yarar var, bu sonuç AKP-MHP’nin adil bir yarışta kazandığı sahici bir başarıya işaret etmiyor….

Read More

BASKI, PATERNALİZM VE AHLÂK

Baskıcı ve keyfî yönetimin toplumsal ahlâk için dezavantaj teşkil ettiği bir sır olmadığı gibi, bunun nedenini anlamak ta zor değildir. Buna karşılık, çoğu insan paternalizmin, kötücül olanının değilse de ‘’hayırhah’’ olanının neden yanlış olduğunun anlamakta zorlanır.    Evet, baskıcı ve keyfî yönetim altındaki toplumlarda ahlâk gelişemez, bu toplumlarda özel olarak ikiyüzlülük yaygınlaşır. Onsekizinci yüzyılda Benjamin Constant’tan…

Read More

İNSAN HAKLARI: ÖZGÜRLÜK, ÖZERKLİK VE ONUR

Günümüzde ‘’insan hakları’’ devletlere yönelik en büyük ahlâk çağrısının kod adıdır. Bireylerden devletlere yöneltilen insan haklarına riayet talebi siyasî modernlikle zorunlu olarak bağlantılıdır. Gerçi siyasetin evrensel bir özelliği olan ‘’baskı’’ya karşı korunma talebi olarak anlaşılması halinde, insan hakları idealinin modernliğe özgü olmadığı akla gelebilirse de; insan haklarını zorunlu hale getiren asıl neden aşağı yukarı son…

Read More

ŞEYHİN REHBERLİĞİ TÜRKİYE’Yİ AVRUPA’YA GÖTÜRÜR MÜ?

Geçen haftaki bir dış politika gelişmesi Türkiye’nin yeniden Avrupa Birliği’ne (AB) ve genel olarak Batı’ya yöneliş arayışı içinde olduğu izlenimi doğurdu. Hatırlanacağı gibi, Erdoğan yönetimi epey bir zamandır İsveç’in NATO’ya üyeliğini engelliyor ve bu tutumunu ABD ve Avrupa’ya karşı bir pazarlık kozu olarak kullanıyordu.  Nihayet geçen hafta hükûmet İsveç’in NATO’ya üye olmasına onay verdi, ama…

Read More

ANAYASA MÜHENDİSLİĞİNİN SINIRLI BAŞARISI

Bir yıl kadar önce bu gazetede yayımlanan ‘’Anayasal Yenilenme İçin Zihniyet Değişimi’’ (24 Temmuz 2022) başlıklı yazımda, bu yönde samimi bir niyetin var olması şartıyla, ülkemizde liberal anayasacılığın başarı şansının, önemli ölçüde, siyasî-idarî kadrolar dahil olmak üzere genel olarak toplumda köklü bir zihniyet değişiminin gerçekleşmesine bağlı olduğunu yazmıştım. Türkiye’de siyasete ve devlet-toplum ilişkilerine bakışla ilgili…

Read More

TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ (2003)

Milli Güvenlik Kurulu’nun en son bildirisinde yine –neredeyse mutat olduğu üzere- Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasından söz ediliyor. Bu ifadeye ilk defa rastlamıyoruz; resmî makam ve şahıslar buna çok sıkça başvuruyor ve özellikle Irak sorununun gündeme geldiği her defasında onun “toprak bütünlüğü’’nün korunmasını Türkiye’nin birinci kaygısı olarak belirtiyorlar. Aslında yanlış olan bu ibareyle anlatmak istedikleri tabiî…

Read More

‘’YERLEŞİK HAYDUTLAR’’ YA DA DEVLETÇİ ROMANTİZMİN DAYANAKSIZLIĞI

Amerikalı iktisatçı ve siyaset bilimci Mancur Olson’a (1932-1998) göre, insanoğlunun anarşiden medenî hayata geçişinin hikâyesi, ‘’başıboş haydutlar’’dan ‘’yerleşik haydutlar’’a geçişin hikâyesi olarak özetlenebilir. Devletin henüz ortaya çıkmadığı çağlarda toplumlar yağmalama ve yakıp-yıkma saikiyle hareket eden serseri haydutların tasallutu altındaydılar; ‘’medeniyet’’le birlikte ise onun yerini toplumu başıboş haydutlardan korumaya çalışan ama bunu iyilikseverliklerinden değil de sömürebilecekleri…

Read More