Genel seçimler yaklaşırken iktidarın ve muhalefetin karşılıklı hamleleri siyasî gündemi tamamen işgal etmiş durumda. Geçen yazımda belirttiğim gibi, Ekrem İmamoğlu’nun cezasının ve siyaset yasağının kanun yolundan dönmesi ihtimalinde iktidar bloğu bu sefer ‘’başörtüsü kozu’’nu kullanma yoluna başvurabilecektir.
Başörtüsü kozundan ne kastettiğim açıktır: İktidarın, 9 Aralıkta TBMM’ye sunduğu ve görünüşe göre, başörtülülere karşı ayrımcılığı önlemeyi amaçlayan anayasa değişikliği teklifinden söz ediyorum. Aslında, sadece bu kadarla kalsa bu girişimi muhalefete karşı bir ‘’koz’’ olarak kullanmaktan söz etmek uygun olmayabilirdi. Çünkü, CHP başta olmak üzere muhalefet partilerinin ‘’başörtüsü mağduriyeti’’nin devamını desteklemediği bellidir ve esasen bugün itibariyle başörtülüler bırakın mağdur olmayı, özel olarak korunan ve kayrılan durumdadırlar.
Ayrıca, toplumun büyük kısmının bu yasağı desteklemediği gerçeği karşısında gelecekte de böyle bir mağduriyetin yaşanması ihtimali yoktur. Nitekim, AKP’lilerin ve diğer muhafazakâr kesimlerin başörtüsü yasağından en çok sorumlu tuttukları CHP yönetimi bu konudaki eski yasakçı tavrını tamamen değiştirdiğini son yıllarda defaatle ortaya koymuştur. CHP hatta bu amaçla Ekim ayı başında Meclise başörtüsünü özgürleştirmeyi amaçlayan bir kanun teklifi sunmuştur. Dolayısıyla, AKP-MHP bloğunun anayasa değişikliği teklifine CHP’nin ilkesel olarak karşı çıkması beklenemeyeceği gibi, bu onun açısından stratejik olarak ta doğru olmazdı. Altılı Masa’nın diğer bileşenlerinin bu değişikliğe karşı çıkması ise zaten söz konusu değildir.
Ne var ki, siyasî iktidarın anayasa değişikliği teklifi bir hususu daha içeriyor; sözüm ona ‘’ailenin korunması’’ adı altında aynı cinsten olanların evlenmesi ihtimalinin önüne geçilmek isteniyor. Sözüm ona diyorum, çünkü besbelli ki henüz herhangi bir siyasî ekibin gündeminde olmayan ‘’eşcinsel evliliği’’ni ailenin korunmasıyla ilişkilendirmekle, iktidar bloğu CHP ve Altılı Masa için bir tuzak hazırlamıştır. Bu yolla hem CHP’yi bir ikilemde bırakmayı, hem de Altılı Masa’nın muhafazakâr bileşenleri ile CHP’nin arasına ‘’nifak sokma’’yı amaçlamaktadırlar.
Bunun bir tuzak olduğu şuradan da bellidir ki, Mecliste kabul edilip te referanduma sunulması halinde bu anayasa değişikliği teklifinin ‘’tümüyle oylanması’’ öngörülmektedir; başörtüsüne ayrımcılığı yasaklayan madde ile sözde aile birliğini korumayı amaçlayan madde ayrı ayrı değil birlikte oylanacaktır. Yani, bu durumda, sandık başına gidecek olan vatandaşların herhangi bir seçeneği yoktur; ya her iki öneriyi de kabul edecek ya da her ikisini de reddedecektir.
Esasen, sözde başörtüsü mağduriyetini giderme amaçlı anayasa değişikliği girişimi, daha temel bir nedenle de, CHP’yi ve Altılı Masa’yı zor durumda bırakmayı amaçlayan siyasî bir hamleden ibarettir. Bu temel neden, böyle bir değişikliğin anayasal olarak ta zait (gereksiz) olmasıdır. Yani, bu değişiklik hiçbir anayasal-hukukî ihtiyaca karşılık gelmemektedir. Ayrıca, çözümleri genel bir ilke veya kural kapsamında saklı bulunan somut sorunları tek tek anayasallaştırmak anayasa tekniği açısından da uygun olan bir yol değildir.
Nitekim yürürlükteki Anayasa kişilerin dinî inanç nedeniyle ayrımcı muameleye tabi tutulmalarını yasaklayan bir temel hüküm içermektedir. Anayasanın ‘’kanun önünde eşitlik’’ başlıklı 10. maddesine göre: (1 fıkra) ‘’HERKES dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, FELSEFÎ İNANÇ, DİN, MEZHEP VE BENZERİ NEDENLERLE AYRIM GÖZETİLMEKSİZİN KANUN ÖNÜNDE EŞİTTİR.’’ (Son fıkra) ‘’DEVLET ORGANLARI VE İDARE MAKAMLARI BÜTÜN İŞLEMLERİNDE KANUN ÖNÜND EŞİTLİK İLKESİNE UYGUN OLARAK HAREKET ETMEK ZORUNDADIRLAR.’’ Anayasanın ek yapılmak istenen 24. maddesi de ‘’Kimse… dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.’’ hükmünü içermektedir.
Bu hükümler, anayasa tekniğine de uygun olarak, başını örtmeyi tercih eden ve edecek olan yurttaşlar için yeterince güvence içermektedir. Onun için, bu anayasa değişikliği önerisiyle AKP-MHP bloğu hukukî ve fiilî olarak gerçek bir ihtiyaca karşılık gelmeyen, samimiyetsiz bir girişimde bulunmuşlardır. Ama artık CHP’liler de daha önce iyi niyetle de olsa verdikleri kanun teklifiyle bu yolu kendilerinin açtıklarını kabul etsinler.
Aslında AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin de anayasa değişikliği teklifini sunuş konuşmasında başörtüsü meselesinde hukukî düzenlemeye ihtiyaç bulunmadığını CHP’yi eleştirme sadedinde de olsa kendisi itiraf etmiştir: “Şu an Türkiye’de hiçbir konuda yasak yok. Hiçbir yerde bir sorun yokken sizce neden CHP böyle bir teklif verdi?’’
Ben bu yazıda bir bakıma AKP-MHP açısından bu sorunun cevabını veriyorum.
Sonuç olarak, iktidarı ve muhalefetiyle herkes artık şunu öğrenmelidir: Anayasa genel uygulanabilirliği olan ilkesel nitelikte kurallar içeren siyasî ve hukukî bir güvence belgesidir; sorunların ve çözüm önerilerinin listelendiği bir hükûmet programı veya parti programı değil. (Diyalog, 25 Aralık 2022)