MUHAFAZAKÂR-OTORİTER SOSYAL MÜHENDİSLİK

Cumhurbaşkanı Erdoğan hafta sonunda Ensar Vakfı’nda yaptığı konuşmada çok ilginç şeyler söyledi. Önce bu konuşmadan bazı alıntılar: “Biz 14 yıldır kesintisiz hamdolsun siyasî iktidarız ama hala sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var. (…) İmam hatiplere olan ilginin artması, tüm okullarda Kur’an-ı Kerim, Siyer-i Nebi, Osmanlıca gibi derslerin seçmeli olarak okutulması başlı başına çok güzel…

Read More

DEMOKRASİYİ KİLİTLEYEN DÜŞMAN KARDEŞLER

Çeyrek yüzyıl önce kaleme aldığım “Alternatif Fobiler: Din ve Demokrasi” başlıklı yazıyı şöyle bitirmiştim: “Sonuç olarak, Türkiye’de demokrasinin en temel açmazı, yukarıda işaret edilen iki-yönlü kıskaçtan bir türlü kurtulamamasıdır. Bir yandan laikçi Kemalistlerin din ve demokrasi fobisi, öbür yandan da çatışmacı İslamcıların demokrasi fobisi Türkiye’deki demokrasi çabalarını zora koşmaktadır. Çözüm, bu gruplar da dahil olmak…

Read More

”ÖZERK KURUMLAR” MI DEDİNİZ?

Liberal-demokratik rejimlerin gayet anlamlı sembolleri bunlar: parlamento, özerk kurumlar, bağımsız yargı. Parlamento, toplumun demokratik temsilcilerinin kamusal meseleleri halka açık bir şekilde tezekkür edip karara bağladıkları yer; özerk kurumlar, çoğunluk iktidarının partizan kaygılarla müdahale edemeyeceği uzman kurumlar; bağımsız yargı, hak ve adaletten başka hiçbir politik veya kişisel kaygının yönlendiremediği mahkemeler sistemi. Gel gör ki, bugün Türkiye’de…

Read More

GÜNAH KEÇİSİ OLARAK NEOLİBERALİZM

I. Giriş ‘’Neoliberalizm’’ birkaç onyıldır akademik söylemin ve kamusal tartışmanın popüler kavramlarından bir durumunda olmakla beraber, terimin aslında neyi veya neleri ifade ettiği konusunda tam belirsizlik yaşanmaktadır. Başlangıç olarak kısaca denebilir ki, bu terim yaygın kullanımdaki anlamıyla günümüz Solunun küresel ölçekteki ‘’günah keçisi’’, aslında ise bir kamu politikaları önerisinin adıdır. Aşağı yukarı otuz yıl öncesine…

Read More

REJİM KAVRAMLARI

Günlük dilde siyasî rejimlerle ilgili terim ve sıfatlar çoğu zaman yanlış kullanılmaktadır. En azından Türkiye’de bu konuda akademik dil de maalesef yeterince özenli değildir; zaman zaman sosyal bilimcilerin bile bu kavramları gelişigüzel kullandıklarına tanık oluyoruz. Onun için, bu yazıda siyasî rejimlerle ilgili temel kavramları genel okuyucu için kısaca aydınlatmak istiyorum. (Bu konuda ayrıca Anayasa Hukukuna…

Read More

SORUN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI’NIN VARLIĞIDIR

Diyanet İşleri Başkanı’nın geçen haftaki Cuma hutbesi başta LGBT topluluğu olmak üzere pek çok kesimin tepkisini çekti. Tepki özellikle Başkanın şu sözlerine yönelikti: “İslam, zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lutiliği, eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti? Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir bunun hikmeti.” Tepki gösterenlerin bir kısmı Başkanın yetkisi dışında konuştuğunu, bir kısmı sözlerinin…

Read More

KÜLTÜR VE ÖZGÜRLÜK

Nobel Edebiyat Ödülü sahibi ünlü romancı Mario Vargas Llosa 2001 yılında Foreign Policy dergisinde yayımlanan ‘’Özgürlük Kültürü’’ başlıklı denemesinde şöyle yazıyor: ‘’Kültürlerin bize öğrettiği en takdire değer ders, onların varlıklarını sürdürmek veya canlı kalmak için bürokratların veya komiserlerin korumasına da, demir parmaklıklar arkasında tutulmaya veya gümrükler tarafından tecrit edilmeye de ihtiyaçları olmadığıdır. Aksine bu gibi…

Read More

23 NİSAN’DAN 24 NİSAN’A

Önümüzdeki günlerde modern Türkiye’nin tarihindeki iki önemli ama karşıt-anlamlı olay art arda gündeme gelecek: Kimilerimiz 23 Nisanda Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunu (1920) kutlarken, kimilerimiz -ve kimileri- de 24 Nisanda İttihatçı hükümetin büyük Ermeni katliamını başlatmasını (1915) anacak. Malum, 23 Nisanı coşkuyla kutlayanlarımızın ezici çoğunluğu başta Ermeniler olmak üzere dünya halklarının çoğunun ‘’soykırım’’ olarak niteledikleri o…

Read More

SİYASİ TAHAKKÜM VE İKTİDAR TUTKUSU

  John Locke ünlü Sivil Yönetim Üstüne İkinci İnceleme adlı eserinde, insanlığın devletli toplumdan önceki ‘’tabiat hali’’ni sadece ‘’özgürlük’’le değil, siyasî ‘’eşitlik’’le de tanımlamıştı. Bu bağlamda eşitlikle kast ettiği, hiç kimsenin kendi tek taraflı iradesiyle başkaları üzerinde iktidar kuramaması idi: ‘’Şundan daha aşikâr hiçbir şey yoktur ki, aynı tür ve mertebeden olan yaratıklar, tabiatın fark…

Read More

TÜRKİYE’NİN HUKUKÎ MODERNLEŞMESİ

Bugün bazı yazılarımda kullandığım ”hukukî modernleşme” terimiyle neyi kast ettiğimi Türkiye’nin tecrübesiyle bağlantılı olarak açıklamak istiyorum. Hukukî modernleşmenin ilk anlamı ”tedvin” veya ”kodifikasyon”, yani belli bir konu hakkında dağınık halde bulunan hukuk kurallarının sistematize edilerek kompakt bir yazılı metinde toplanmasıdır. Kıt’a Avrupa’sında bu aşamaya 18. yüzyıl sonundan itibaren geçilmeye başlanmıştır. Nitekim, ilk kodifikasyon 1794 tarihinde…

Read More